Kafkasya ve Türkiye – Zor Arazide Komfluluk Siyaseti ELSEN RESULOV Kafkaslar ve Türkiye - Bu zor bölgede Türkiye’nin komfluluk politikalar› Ben buraya, Türkiye’nin Kafkaslardaki konumu hakkındaki düsüncelerimi kısa bir teblig ile aktarmak için davet edildim ve bunu, yaklasık yirmi yıldan beri Kafkaslarda, özellikle de Gürcistan’da faaliyet gösteren bir Alman gazetecinin bakıs açısıyla yapıyorum. Asıl konuya gelmeden hemen belirteyim ki, sadece bu çevrede yeni oldugum için degil, aynı zamanda Kafkaslarda yan ugras ve serbest gazeteci olarak çalıstıgım ve ekmegimi Gürcistan’ın baskentinde orta ölçekli bir girisimci olarak kazandıgım için bu oturumda belki de bu grubun dısınd kalan biriyim. Orada serbest gazeteci olarak yasamanız mümkün degil. Ya yeni bir patlama meydana geldiginde, redaksiyonlar kısa vadeli olarak her seyi daha iyi degerlendirebilen muhabirlerini Moskova’dan gönderiyorlar, ya da bir patlama olmaz ve bu durumda hemen hemen hiç kimse Gürcistan’la ilgilenmez. Yani ben Tiflis’te esasen Kafkasya bölgesine yönelik küçük bir uzman seyahat sirketi olarak çalısıyorum, orada küçük bir otel ve iki restoran isletiyorum. Web sayfam georgien-news benim için zaman zaman böyle seminerlere davet edilme gibi yan etkisi bulunan dünyanın en güzel yan ugrası gibi bir seydir. Yarım seneden beri mesleki çalısmalarımın agırlık noktasını geçici olarak tamamen Almanya’ya kaydırmak zorunda kaldıgım için simdilerde Gürcistan’daki Internet çalısmaları durmus durumda. Bu durum, birkaç ay içinde tekrar degisecek. Benden bilimsel bir kısa analiz beklemeyiniz. Ama 1989’da, yani Sovyetler döneminde ilk defa Kafkaslara giden ve o tarihten beri yılın büyük çogunlugunu orada geçirmis bir kisinin dikkat çekecegi hususları ve gözlemlerini bekleyebilirsiniz. Bölge toplumunun ve ekonomisinin tamamen bir parçası haline gelmis birisinin tabir caiz ise “tabandan bir bakıs” ile genel bir bakısı. Ama elbette bu bakıs açısı, mutlaka en kötü açı olmak zorunda degil, ne de olsa Kafkas bölgesinin yeni can damarları olan boru hatları, “tabandan bakısla” zaman zaman genel bir bakısa müsaade edecek kadar yesil zeminin iki üç metre altında bulunmaktadırlar. Söyle bir ön açıklama daha yapmak gerek: Daha isabetli olması bakımından Kafkaslardan bir bütün olarak bahsetmezsek daha iyi olur. Çünkü asıl Kafkas sırtlarının kuzeyi, Rusya da Kafkaslardır. Iyisi mi biz, ders sırasında benim Latince dersinde Cis-Caucasus deRainer meyi ögrendigim güney Kafkaslardan, yani bu taraftaki Kafkaslardan bahsedelim. Ki Kafkasların kuzeyindeki bölge Roma döneminde Trans-Kafkasya, yani Kafkasların öbür tarafındaki bölge idi. Cis-Caucasus, ilk olarak asıl Kafkas sırtlarının güneyindeki bölgeye Rusya’nın hakim olmasıyla birlikte Trans-Kafkasya’ya dönüstü. Yani bakıs açıları, dünya imparatorluklarının yükselisi ve çöküsü ile birlikte degismektedir, iste Güney Kafkasya seklindeki global ve dil bakımından bir zamana baglı olmayan netlestirme bu yüzdendir. Üç ülke – birbirinden tamamen ayr› üç durum Bu arada hemen söyleyelim, Kafkasların siyasi yapısı hakkındaki bu baslık sadece Türkiye için degil, aksine bu bölgede hareket eden herkes için geçerlidir, ama özel sartlar altında Türkiye için de geçerlidir. Azerbaycan Üç Kafkas ülkesinin dogusunda bir kardes Türk halkını ve Müslümanları görüyoruz. Önemli ölçüde müsterek ekonomik çıkarlar söz konusudur, örn. enerji nakli konusu ve örn. Türk Ulusları Zirvesi üzerinden yakın bir siyasi iliski mevcuttur. Son yılların en önemli ekonomi projesi, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum dogalgaz boru hattıdır. Bildigim kadariyla bu konuda cok cizildi yazildi ondan kisa kesiyorum. Gürcistan Güney Kafkasya’daki kuzeyde yer alan devlet, kimligini özellikle Hıristiyan köklerinden alan bir komsudur. Ermenistan gibi burada da yüzyıllar süren yabancı hakimiyeti boyunca – Osmanlı hakimiyeti dahil – özellikle kendi dillerini, kendi alfabelerini ve Hıristiyanlıgı muhafaza etmis olmaktan gurur duyulmaktadır. Hatırlamaya çalısalım: 20 yıl önce, Sovyet Cumhuriyeti Gürcistan, Varsova Paktı’nın NATO ülkesi Türkiye’ye sınır ülkesiydi. Bugün burada açık olan bir sınıra sahibiz. Gürcistan halkı içinde Türk olan ve Islamî olan her seye karsı mevcut olan bütün antipatiye ragmen, örn. enerji nakil koridoru ve ticaret gibi birçok müsterek ekonomik çıkar, iki ülke iliskilerini ve günlük yasamını belirlemektedir. Gürcistan pazarlarındaki bütün günlük ihtiyaç maddelerinin neredeyse tamamı Türkiye’den gelmektedir. Diger taraftan Türkiye, Gürcistan’ın sarap yanında halen ihraç ettigi örn. fındık, kereste, hurda metaller gibi az miktardaki malın önemli bir alıcısıdır. Simdilerde Kazakistan’dan gelen büyük paralar önemli yatırımlara yön vermekteyse de, Türk yatırımcıları Gürcistan’da özellikle nakliye ve turizm alanında önemli bir rol oynuyor. Ama Türk yatırımcılar örn. Tiflis ve Batum havalimanlarının modernizasyonunu yaptılar ve bu tarihten itibaren Gürcistan’ın Karadeniz Bölgesi Batum havalimanı Türkiye’nin iç hat uçus agına dahil edildi. Ermenistan Eskiden NATO ile Varsova Paktı arasında bir sınır cumhuriyeti olan Ermenistan da aynı sekilde Hıristiyan bir ulkedir. Eger iliski kelimesini bu baglamda agzımıza almamıza müsaade edilirse, ben bu kelimeyi kullanmak istemem. Ama iliskileri tarihin baskısı altındadır – neden ve nasıl olursa olsun bu konu burada ele alınmak zorunda degildir. Ama bu iliskiler aynı zamanda Ermeniler ve Türkiye’nin kardes halkı Azerbaycan arasındaki güncel Karabag sorununun baskısı altındadır. Ekonomik iliskiler bahsetmeye degmez. Özellikle Ermenistan, Azerbaycan ile olan uzun dogu sınırlarını ve Türkiye ile olan uzun batı sınırlarının kapalı olmasının ve ülkenin ihtiyaçlarını sadece Gürcistan ve Iran’a açılan iki küçük sınır hattı aracılıgıyla karsılayabilir durumda olmasının acısını çekmektedir. Etnik anavatan için Ermeni diyasporasının yaptıgı yogun destek olmasaydı, bugün Ermenistan’ın hayatta kalma sansı çok azdı. Ama özellikle “büyük milli dava Karabag” için angaje olmus diyaspora, Erivan ile Bakü arasında yıllar önce her seye ragmen mümkün görünen bir yakınlasmanın önünde önemli bir engeldir. Özellikle Fransa devlet baskanının birkaç yıl önce yoluna koyabilecegine inandıgı Ermeni- Azeri yakınlasmasına Ermeni-Amerikasından gelen tepki “Azerilere ödün verirseniz, Karabag’a giden yollarınızı neden finanse edelim ki” seklindeydi. Kısacası – gerçekten içerisinde müsterek bir komsuluk politikasının mümkün görünmedigi zor bir bölge. Belki bu üç ülkeyi kısaca karakterize etmek gerek: – Özerk Daglık Karabag’ı dısarıda bırakacak olursak – Ermenistan ve Azerbaycan’da etnik bakımdan bütünlük arz eden milletler söz konusu iken, Gürcistan’da önemli etnik duyarlılıga sahip bölgeler vardır, sadece iki ayrılıkçı cumhuriyet olan Abhazya ve Güney Osetya degil. Güney Gürcistan’da neredeyse tamamen Ermenilerin ve Azerilerin oturdugu bölgeler de mevcuttur. Ve Ermenistan ve Azerbaycan’da hükümet elitleri koltuklarını saglama almıs gibi görünürken, Gürcistan iç politika bakımından da sürekli olarak eglenceli bir sürprize gebedir. Buna ragmen Kafkaslar Türkiye’nin tarihi bir etki alanıdır, ki bu rol kesinlikle tekrar oynanmaya çalısılan bir roldür veya Sovyetler Birligi’nin dagılmasından sonra Türkiye’ye kendiliginden tekrar düsen bir roldür. Buradaki en önemli faktör, ticaret faktörüdür. Somut dıs ticaret rakamlarını belirtmek zorunda kalmadan – dünyanın bu kesiminde rakamlar her zaman realiteden daha can sıkıcıdır ve bunun ötesinde rakamlar sahtedir – Türkiye’nin, Sovyetler Birligi’nin dagılmasıyla birlikte Gürcistan ve Azerbaycan’a açılmakla, ta Orta Asya’ya kadar uzanan büyük bir artalan kazandıgı bellidir. Türkiye’nin ulasım alanındaki çabaları – örn. on yıldan fazla süren insaat çalısmalarının ardından simdi tamamlanan Gürcistan Karadeniz otoyolu ve aynı sekilde Gürcistan’ın Azerbaycan yönüne giden ana baglantı yollarındaki Türk tır konvoyları da – yakın geçmiste Türkiye’ye hangi istikbal imkanlarının dogdugunu göstermektedir. Bu nedenle simdi baska bir ulasım projesine baslanacak. Türkiye-Bakü arasında yeniden dogrudan baglantı saglayacak olan ve Gürcistan’ın Akhalkalaki kentinden Türkiye’nin Kars kentine bir demiryolu hattı. Gürcistan’da sadece 29 km’lik, Türkiye’de ise sadece 76 km’lik bir demiryolu hattı söz konusu olsa ve 400 milyon $ devasa bir yatırımı yansıtmasa da, bu proje hem Türkiye hem de Azerbaycan için önemli bir projedir. Bu bölgede insanlar baska boyutlara alısıktır. Ama bu yeni demiryolu hattının insaatı, Bakü-Gürcistan’dan geçip Türkiye’ye gelen dogalgaz ve petrol boru hattının açılısından sonra bu üç ülke Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasındaki stratejik ittifakı güçlendirmek için atılmıs bir baska adımdır. Burada bu üç ülkeden daha baska seyler de söz konusudur, Hazar Denizi üzerinden bir baglan- tıyla, Türkiye’den Orta Asya’ya, Avrupa için hemen hemen hiç önemi olmayan dogrudan bir demiryolu hattı gerçeklestirilmis olacak. Avrupa TRASECA, yani Karadeniz ve Hazar Denizi’ndeki tren feribotları aracılıgıyla Avrupa-Kafkasya-Asya nakliye koridoruyla Gürcistan üzerinden Orta Asya’ya çoktan baglıdır zaten. Ama Güney Kafkasya bölgesinin nasıl zor bir bölge oldugu Akhalkalaki- Kars demiryolu hattı ile çok güzel gösterilebilir. Ermenistan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın 1993’te kapatılmasıyla ulasıma kapatılan Kars-Gümrü (Ermenistan)-Tiflis arasındaki mevcut demiryolu baglantısına isaret ederek bu demiryolu hattının yapılmasını reddediyor. Ermenistan’ın bu eski demiryolu baglantısını yeniden faaliyete geçirme talebi karsısında, önce “Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının gayri mesru isgaline son vermesi” gerektigi yönündeki bir ültimatomla Azerbaycan tarafından engellenmektedir. Ermenistan’ın tekrar izole olmasından korktukları için ABD ve Avrupa da bu demiryolu hattına sıcak bakmıyorlar. ABD’deki Ermeni lobisi, Amerikalı firmaların bu demiryolunun insaatına katılmasını yasaklayan bir yasayı Amerikan Kongresi’nden geçirdi. Amerikan hükümeti aynı zamanda Milenyum Challenge Programı çerçevesinde Akhalkalaki’den Tiflis’e yeni bir karayolu baglantısı için bagısta bulunmaktadır, ki bu baglantı nihayetinde Bakü-Türkiye karayolu baglantısına destek olacaktır, çünkü Akhalkalaki Türkiye arası oldukça kısa bir mesafedir. Insan bu küçük kent Akhalkalaki’de, Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki pozisyonunun birçok sorununu, bir mercek gibi tespit edebilir. Güney Kafkasya’da simdilerde rol oynayan herkesi burada bulmak mümkün. Güney Kafkasya’nın üç devleti, Ruslar, Türkler ve nihayet de Amerikalılar. Akhalkalaki, neredeyse sadece Ermenilerin oturdugu bir Gürcistan bölgesidir. Bakü’den baslayıp Tiflis üzerinden Türkiye’de Ceyhan’a gelen büyük boru hattı, Akhalkalaki’nin etrafından dolasması için Akhalkalaki civarında bulunan ve bütün boru hattının en yüksek yeri olan 2.600 metre yüksekligindeki bir geçide kaydırılmak zorunda kaldı. Azerbaycan, Karabag sorununun muhtemelen yeniden canlanması halinde boru hattı için dogabilecek risklere meydan vermemek için, Ermenilerin oturdugu bir bölgeden, hatta Gürcistan’dan bile bir boru hattının geçmesini istemiyordu. Bu sorun olmasaydı, boru hattının en ucuz rotası, Bakü-Erivan üzerinden Türkiye olurdu, asla Gürcistan’dan geçmezdi. Washington’daki Beyaz Saray tarafından kabul ettirilen Gürcistan rotası, diger bütün seçeneklerden yaklasık 1 milyar $ daha pahalıydı. Rusya’nın Gürcistan’da hala mevcut olan iki askeri üssünden birisi de Akhalkalaki’de bulunuyor. Simdi bu üs, 1999’daki Istanbul AGIT Zirvesi’nde kararlastırıldıgı gibi nihayet kaldırılacak. Hemen belirtelim, bu üs’teki askerler ve malzemeler geri Rusya’ya degil, çogunlukla komsu Ermenistan’a kaydırılacak. Akhalkalaki’nin Ermeni nüfusu, Ruslar’dan bosalacak garnizona Türk ordusunun yerleseceginden endise ettigi için Rusların çekilmesine kesinlikle karsıydı. Bunun nedeni: Yıllar önce Tiflis yakınlarındaki baska bir Rus askeri üssü kaldırıldıgında, birkaç hafta sonra – Gürcistan’ın Ermeni nüfusunun hiç hosnut olmamasına ragmen – orada barıs için isbirligi çerçevesinde uluslararası bir NATO tatbikatı yapılması amacıyla askerlerin egitim alanını modernize etmek için Türk askerleri geldiler. Bizde biz Baden Württemberglilerin Schwablı krallara karsı duydugumuz samimi kardes sevgisi ile karsılastırılabilecek bu tür antipa- tileri, Güney Kafkasya topraklarında hareket eden herkes dikkate almak zorundadır. Bu kin ve nefret duyguları bazen en küçük olaylarda görülebilmektedir ve siyasi çıkarları olan bir kimse bu nefreti tesvik ettigi ve kıvılcımı atesledigi müddetçe bu kin ve nefret her zaman yerel bir büyük yangına dönüsebilir. Ki bu durumun da Güney Kafkasya’da zaman zaman meydana geldigi söyleniyor. Türk ordusunun Gürcistan’daki angajmanı devam etmektedir. Rus ordusundan kalan bir baska yer olan ve yine güney Gürcistan’da bulunan Marneuli’deki askeri hava alanı, aynı sekilde Türk askerinin yardımıyla modernlestirildi. Buradaki halk, Türk askerinin yardımına hiç ses çıkarmadı, ki buna sasmamak gerek, çünkü buradaki halkın çogunlugu Azeri’dir. Gürcistanlı subayların egitimi de tamamen Türklerin elindedir. Örnegin Gürcistan askeri akademisinin arazisinde Türk genelkurmayına baglantıyı saglayan ve bunun ötesinde bir de Gürcü meslektaslarına Tiflis’in merkezinde sirin, küçük bir otel tahsis etmis olan büyük bir irtibat birligi bulunmaktadır. Ordu, devlet bütçesinin kısıtlı oldugu dönemlerde bir sekilde yasamını devam ettirmek zorundaydı. Yani Amerikalılar Kafkasya’da Üsame bin Ladin hakkında yapay olarak ürettikleri abartılı ve inandırıcılıktan uzak haberler ile Gürcistan’da kendi askeri faaliyetlerini tesis etmeden önce, genç Gürcistan Cumhuriyetine askeri yardımla destek veren NATO üyesi Türkiye olmustu. Bu hikayeyi kesinlikle hatırlıyorsunuzdur. Dünya basınının mansetlerinde gerçek bir sey yoktu. Kafkasya’da El-Kaide, Gürcistan’da simdiye kadar bir tabu olan askeri faaliyetine uygun bir gerekçe bulmak için Amerika tarafından sahneye konulan basit bir pembe dizi oyunuydu. Bush yönetimi, El-Kaide’yi güney Kafkasya’ya tası- mak suretiyle basarılı bir tesebbüsle, Gürcistan’da milyarlarla ifade edilen Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının finansörlerini sakinlestirmek için gerekli olan 70 milyon $ tutarındaki bir askeri egitim programı ile kendini güvene almıstır. Gürcistan’da Amerikan askeri varlıgı olmadan, boru hattının finansmanı sallantıdaydı. Yani Amerikan kongresinin parayı serbest bırakması ve bir zamanlar kendi arka bahçesi olan Gürcistan’da ABD’nin bir askeri faaliyetine uzun süre karsı gelen Rusya’nın pes etmesi için Gürcistan kısa süre için uluslararası terörizmle savasta sıcak nokta ilan edildi. ABD bu tarihten beri Gürcistan’da askeri olarak da dogrudan is basındadır ve artık kendisinin NATO ortagı olan Türkiye’yi bazı projeler için askeri öncü veya yardımcı olarak önceden Gürcistan’a göndermek zorunda degildir. Bu ise jeopolitik bir paradigma degisikligidir ve Rusya’nın, böyle küçük de olsa Gürcistan’ın gösterdigi her dik kafalılıga karsı hiddetli tutumunun gerekçesi olmaktadır. Bu anekdotlarla dikkatleri üzerine çekmek istedigim üç konu var. 1. Rusya’n›n Kafkasya’daki pozisyonu Sovyetler Birligi’nin dagılmasıyla birlikte Rusya eski arka bahçesi olan Güney Kafkasya üzerindeki nüfuzunu önemli ölçüde kaybetti. Azerbaycan, enerji kaynakları sayesinde yeterince bagımsız ve Gürcistan tabir caiz ise kendini neredeyse kayıtsız sartsız Amerika’nın kucagına attı. Moskova, sadece Ermenistan’ın sırtını Rusya’ya sıkı sıkıya baglamasıyla, Güney Kafkasya’daki nüfuzunu tamamen kaybetmeme yönün- deki son sansını muhafaza ediyor. Ermenistan, Karabag sorununda ve de Türkiye ile tarihi hesaplasmasında kendini ne kadar izole ederse veya bu izolasyonu ne kadar uzun süre kıramazsa, Rusya’nın Ermenistan’daki bu varlıgı da o kadar uzun sürecektir. Ama bunun tersi de söz konusu olabilirdi: Türk-Ermeni iliskilerini, en azından belki bir gün Ermenistan ile Türkiye arasındaki sınırlar açılabilecek derecede gelistirme ne kadar erken basarılırsa, ekonomik bakımdan tamamen önemsiz bir ülke oldugu için Rusya’nın Güney Kafkasya’daki son nüfuz kalesi, yani Ermenistan o kadar erken sarsılır. Güney Kafkasya’da nüfuz sahibi olmak için Türkiye’nin Rusya ile tarihten gelen mücadelesinden dolayı Türkiye’nin Ermenistan ile iliskisi veya tam tersine Ermenistan’ın Türkiye’ye karsı tutumu, kesinlikle temel sorundur. Çünkü diger iki ülke ile – Gürcistan ve Azerbaycan – herhangi bir sorun yoktur. Bu nedenle Ermenistan’ın sürekli olarak Güney Kafkasya’daki komsuluk politikasının dısında tutulması, çabaya deger bir sey degildir, en azından buna Batı Avrupa ve Amerika’da böyle bakılmaktadır. Buna karsın Rusya’nın tam da isine gelir. Rusya bundan sonra da Güney Kafkasya’daki yıkıcı rolüne devam edebilir ama buna ragmen Güney Kafkasya’daki sorunların çözümüne yapıcı bir katkı yapmak yerine, her zaman ki gibi kendisini tarafsız bir aracı olarak yansıtabilir. Ermenistan’ı uzun vadeli olarak izole edenler Moskova’daki “ebedi olarak dünde yasayanların” ekmegine yag sürer. 2. Gürcistan’la NATO’nun genifllemesi Gürcistan, Avrupa’dan çok Bush yönetiminin destegi ile bütün gücüy- le NATO’ya girmeye çalısıyor. Bu destegin, George W. Bush’un halefi tarafından da gelip gelmeyecegini, bekleyip görecegiz. Amerika’da bundan sonraki bir yönetim de bu amacı güdecektir, ama halefi kadar yogun olmamakla birlikte Clinton da Gürcistan’a NATO’ya giden yolu isaret etmisti. Öyleyse: Gürcistan’ın NATO üyeligi, artık olup olamayacagı seklinde bir sorun degil, sadece bir zaman sorunu gibi görünüyor. En azından Tiflis’te konuya böyle bakılıyor. Bunun Türkiye açısından da sonuçları olur tabii ki. Türkiye, Soguk Savas sonrasında NATO üyesi olarak cephe pozisyonunu kaybetti. Simdi Türkiye’nin pozisyonu, Yakın Dogu yönüne kaydırılmaktadır. Rica ederim simdi beni, Gürcülerin, NATO’nun bu ülkeye Gürcistan’ın NATO’ya muhtaç oldugundan daha fazla muhtaç oldugundan hareket eden gururunun etkisi altında kalmıs olmakla suçlamayınız. Objektif olarak Gürcistan’ın NATO’da Türkiye’nin yerini alabilecegini varsaymak da nerdeyse mümkün degil. Ama: Türk parlamentosu, Irak Savası’nda Amerika’nın Türkiye’deki askeri hava alanlarını kullanmasına izin vermeyince, Gürcistan’ın yönetimdeki politikacılar Amerikalılara, Sovyet döneminden miras aldıkları yıkık dökük kalkıs ve inis pistlerini “satmaya çalıstılar”. Ama o zaman da basarılı olamadılar. Gürcistan’da artan Amerikan askeri varlıgı karsısında, dünyanın bu bölgesinde askeri eylemlerin muhtemel tekrarında bu durumun degismesi ihtimal dısı degildir. Somut olarak: Iran’a yapılacak bir harekatta, muhtemelen Gürcistan kendi topraklarını Amerikalılara açacaktır – zorunlu ve istekli, her halde Gürcistan Güney Kafkasya’da bir Amerikan uçak gemisi olacak. En azından Gürcistan’da insanlar kendini bugün buna göre ayarlıyor. Zaten bugün Gürcistan gönüllüler koalisyonunun gururlu bir üyesidir ve Irak’ta yaklasık 1.000 askerle temsil edilmekte- dir. Ekonomik açıdan pek anlamı olmayan, ama askeri-stratejik düsüncelere tamamen uyabilecek bahsettigimiz Akhalkalaki- Tiflis arasındaki yolun yapımını da bu baglamda degerlendiriyorum. Bu yol Washington’a yaklasık 100 milyon dolara mal olacak, bu para bir kredi degil, bir hibe, aynen Washington’un Gürcistan’a Milenyum Challenge Programı çerçevesinde harabeye dönmüs dogalgaz agının modernlestirilmesi için (50 milyon dolar) ve diger altyapı yardımları için toplam 200 milyon dolardan fazla hibe ettigi gibi. Ayrıca: Bütün uygun altyapısıyla birlikte Gürcistan’da mümkün hale gelen Amerikan askeri noktaları ile Amerikan askeri varlıgının dairesinde bugün hala açık olan kuzey tarafı bütün Iran etrafında kapanmıs olur. Simdilerde kimse bahsetmedigi, Güney Kafkasya’da planlanan Amerikan roket savar sisteminin üslerinden birinin – muhtemelen Gürcistan’da – olması gerektigi de bu degerlendirmeye dahildir. Nüfus yogunluguna göre hesaplandıgında Gürcistan – bu baglamda bu da önemli bir bilgidir – bugün Amerika’dan mali yardım alan ülkeler arasında 3. sıradadır. Washington’dan sadece Israil ve Mısır kisi basına Gürcistan’dan daha fazla mali yardım almaktadır. Yüzyıllardan beri Rusya ile Türkiye arasındaki mücadelenin etkisi altındaki Güney Kafkasya’da, oyuna Türkiye’nin de dikkate almak zorunda kalacagı yeni bir oyuncu katılmıstır, bu da ABD’dir. Yaklasık on yıl önce Amerikalı senatörlerden Tiflis’te su cümle alıntı yapılıyordu: “Americans are here to stay/Amerikalılar kalmak için buradadır.” O tarihte çok az kisi bu cümlenin askeri yorumunu düsündü. Ama Türkiye için bu, gelecekte Güney Kafkasya’daki rolünün ABD’de yazılacagı anlamına gelmektedir. Güney Kafkasya’da olup biten her seyin rejisörü, tartısmasız Washington’da oturuyor. Son on yılda bu bölgede neyin gerçekten degistigini anlamak için, Amerika’nın Tiflis Büyükelçiliginin büyüklügüne sadece bir bakmak yeterli olacak. 3. Türkiye ile Güney Kafkasya ba¤lam›nda son bir konu: Avrupa ve Güney Kafkasya. Sovyetler Birligi’nin dagılmasından itibaren AB ve AB’ye üye ülkeler, Kafkasya’yı mali ve teknik yardımla desteklemekle birlikte – özellikle Almanya – stratejik ortakları olan Rusya’yı dikkate alarak Avrupa’nın bu bölgedeki ve bu bölge üzerindeki çıkarlarını tanımlamayı ihmal ettiler ve böylece meydanı Amerika’nın haddi hesabı olmayan çıkar yayılmacılıgına bıraktılar. Almanya ve Avrupa’nın Güney Kafkasya’daki bu politika hatası, kısa süre önce düzeltildi. Güney Kafkasya’nın, Hazar bölgesinden ve Orta Asya’dan gelecek ve Rusya’dan enerji ithaline bagımlılıgı en azından biraz dengeleyebilecek enerji nakil hatları için önemli bir koridor oldugunun farkına varıldı. Bu da Türkiyesiz olmaz, iste burada Türkiye’nin oynaya bilecegi önemli bir rol ortaya çıkıyor. Siyasi açıdan bakıldıgında bu, su anlama da gelebilir: Güney Kafkasya’da bir Avrupa komsuluk politikası, Türkiye’nin de dahil edilmesiyle birlikte önemli bir katkı saglayabilir, aynen bunun tersinde Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki rolü için AB’nin önemli bir stratejik ortak olabilecegi gibi. Türkiye’nin Avrupa’ya entegrasyonunun Avrupa-Güney Kafkasya iliskileri üzerinde olumlu etkilerinin olabilecegi gerçek- Kafkasya ve Türkiye-ten mümkün degil mi? Veya: Türkiye ve AB konusunu uzlasmayla çözmek mümkün olmazsa, Güney Kafkasya’nın Avrupa’ya daha fazla yakınlasmasını düsünebilir miyiz? Eger AB daha önce kapıyı Türkiye’nin yüzüne kapatırsa, Gürcistan hükümeti tarafından aynı sekilde ısrarla ugrasılan Gürcistan’ın AB üyeligi neredeyse imkansız hale gelir. Diger taraftan Türkiye’nin AB’ye alınmasının ardından Gürcistan’a da bu sansı vermek mantıklı görünüyor. Her türlü mal Asya’dan Avrupa’ya veya Avrupa’dan Asya’ya giden yolda her iki ülkenin karayollarından, demiryollarından ve boru hatlarından naklediliyor ve akıyorsa, neden bundan siyasi yapılar için gerekli sonuçlar çıkarılmasın? Ve burada birden bire tarihin çemberi daralıyor: Roma, Atina ve Küçük Asya’dan olusan Akdeniz bölgesi ticaret bölgesi olarak Eski Çag’dan beri Karadeniz bölgesi, yani Karadeniz kıyıları ve Güney Kafkasya ile sıkı sıkıya baglıydı. Ipek yolu ise yüzyıllar boyu bu bölgenin can damarlarından biriydi ve Orta Asya’yı Avrupa’ya baglıyordu. Bütün iletisimi Moskova üzerinden organize ederek Güney Kafkasya’yı ikinci pozisyona itmis olan Sovyetler Birligi’nin sona ermesinin ardından bu bölge, kıtalararasında bir köprü olarak yavas ama emin adımlarla jeopolitik ve ekonomik islevine yeniden kavusmaktadır. Ama Ipek Yolu, bugün boru hattı olarak karsımıza çıkmaktadır. Böyle bakıldıgında, Avrupa ve Türkiye Kafkaslarda aynı durumdadır ve büyüklerin – Rusya ve ABD – çıkar çatısmasında birlikte önemli bir islev yerine getirebilirler, yani Güney Kafkasya’nın uzun vadede Avrupa’ya baglanmasını saglayabilir ve böylece bizim enerji ihtiyacımızı karsılamamızda önemli olan bu bölgenin siyasi ve ekonomik istikrarına katkıda bulunabilirler. Fakat bunun için daha önce Türkiye’nin AB’ye entegrasyonu sarttır ve Ermenistan’ın Güney Kafkasya’dan si- yasi izolasyonunu kaldırmak için müsterek yollar bulmayı da gerektirir. Her iki bölgede bütün tarafların önünde daha uzunca bir yol var. ASAM ın bu seminer için gönderdigi davetiyede bu bildiri “teblig” baslıgı altında yer alıyordu. Tebligimi sundum. Dikkatle dinlediginiz için tesekkür ederim, ama son olarak kendi ogrenciligim suresince karsilasacagim sorunlari cekinmeksizin anlatacagimdan subheniz olmasin. Birdaha beni dinlediginiz icin cok tesekkul ederim ve sizlere icin kongrenin iyi gecmesini ve guzel bilgiler edinmenizi dilerim.